Süper Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Süper Forum

Süper Forum...
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Yoksul Oduncu

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
...::_PRéNSéS_::...
..::_PRéNSéS_::..
..::_PRéNSéS_::..
...::_PRéNSéS_::...


Kadın
Mesaj Sayısı : 127
Nerden : NapCénqi Yanımamı qéLcéen :P
Meslek : ÖĞReNCi
İlgi Alanları : ßéLqi Sén oLaßiLirsn
Kayıt tarihi : 11/04/08

Yoksul Oduncu Empty
MesajKonu: Yoksul Oduncu   Yoksul Oduncu Icon_minitimePaz Haz. 08, 2008 1:51 am

Yoksul bir oduncu, ıssız bir ormanın kıyısındaki küçük bir kulübede karısı ve üç kızıyla birlikte oturuyormuş.
Bir sabah yine işine giderken karısına demiş ki “Bugün öğle yemeğimi büyük kızla ormana gönder.
Çünkü öğleye kadar işimi bitiremeyeceğim. Kız yolunu şaşırmasın diye yanıma bir torba darı alıp yollara serpeceğim.”
Güneş ormanın tepesine kadar yükselince, kız bir tas çorbayla yola çıkmış. Fakat ormanlarda, kırlarda uçuşan serçeler,
çayır kuşları, ispinozlar, kara tavuklar, kanaryalar darı tanelerini çoktan toplayıp yemişlermiş.
Bu yüzden kız yolu bulamamış. Gün batıncaya, gece oluncaya kadar sağ ve esen dolaşıp durmuş.
Gecenin karanlıkları içinde ağaçlar uğulduyor, baykuşlar ötüyormuş.
Kızın içine bir korku girmeye başlamış. O sırada uzakta, ağaçların arasında parıldayan bir ışık görmüş.
“Orada insanlar olsa gerek. Bunlar beni gece yanlarında misafir ederler” diye düşünmüş; ışığa doğru ilerlemiş.
Çok geçmeden bir evin önüne varmış. Pencerelerinde ışık görünüyormuş. Kız kapıyı çalmış.
İçeriden boğuk bir ses “gel” diye bağırmış. Kız evin karanlık taşlığına girmiş. Odanın kapısını vurmuş.
Aynı ses “girsene içeri” demiş. Kız kapıyı açtığı zaman saçı sakalı bembeyaz bir adamın masanın başında oturduğunu görmüş.
Adam yüzünü iki eliyle kapamışmış. Ak sakalı masanın üzerinden yere
kadar uzanıyormuş. Sobanın yanında üç hayvan uzanmış, yatıyormuş: küçük
bir horoz, mini bir tavuk, alaca tüylü bir inek..
Kız başından geçenleri yaşlı adama anlatmış. Geceyi geçirmek için ondan bir yer istemiş.
Adam hayvanlara seslenmiş “güzel tavuk, güzel horoz, alacalı güzel inek! Ne dersiniz buna siz? ”
Hayvanlar hep bir ağızdan “bizce uygun” demişler. Yaşlı adam kıza
dönerek “burada her şeyden bol bol var! Haydi ocağa git, bize akşam
yemeği pişir” demiş.
Kız mutfakta ne aradıysa bulmuş. Güzel bir yemek pişirmiş, ama
hayvanları hiç düşünmemiş. Doldurduğu tabakları sofraya getirip koymuş.
Ak saçlı adamın yanına oturmuş, karnını tıka basa doyurduktan sonra “o kadar yorgunum ki demiş, uzanıp uyuyacağım yatak nerde?
” Hayvanlar seslenmişler “onunla yedin içtin bizleri düşünmedin. Geceyi
nerede geçirirsen geçir! Bunun üzerine yaşlı adam “haydi merdivenden
yukarı çık.
Orada iki yataklı bir oda göreceksin. O yatakları düzelt, beyaz keten
çarşaflarını yay. Biraz sonra ben de gelip yatarım” demiş. Kız yukarı
çıkmış.
Yatakları düzeltip çarşaflarını yaydıktan sonra, yaşlı adamı
beklemeden, bunlardan birinin içine girip uzanmış. Bir süre sonra ak
saçlı adam gelmiş.
Elindeki ışığı kızın yüzüne tutmuş. Başını sallamış. Kızın derin uykuda
olduğunu görünce döşemedeki kapağı açmış. Kızı, odanın altındaki
mahzene indirmiş.
Akşam üstü ortalık kararırken oduncu evine dönmüş. Kendisini bütün gün
aç bıraktığı için karısına çıkışmaya başlamış. Kadın “benim suçum yok.
Kız yemeği alarak çıkıp gitmişti… Herhalde yolunu şaşırmış
olacak..Sabahleyin dönüp gelir.” Oduncu güneş doğmadan kalkmış.
Yine ormana gidecekmiş. Bugün de öğle yemeğini ortanca kızın
getirmesini tembih etmiş: “Yanıma bir torba mercimek alıyorum. Taneleri
darınınkinden iridir. Kız bunları daha iyi görür, yolunu şaşırmaz!”
Öğle üzeri kız yemeği alıp yola çıkmış. Fakat mercimekler ortada yokmuş.
Ormandaki kuşlar bunları da, dünkü gibi, yiyip bitirmişlermiş. Kızcağız
bütün gün ormanda dolaşıp durmuş. Akşam olunca o da yaşlı adamın evine
varmış. İçeri alınmış.
Yiyecek bir şeyle, yatacak bir yer istemiş. Ak saçlı adam yine
hayvanlara sormuş. “Güzel tavuk, güzel horoz, alacalı güzel inek! Ne
dersiniz buna siz?” Hayvanlar aynı yanıtı vermişler “bizce uygun”
demişler.
Bundan sonra her şey bir gün önceki gibi olmuş: Kız güzel yemekler
pişirmiş. Yaşlı adamla birlikte yemiş, içmiş; fakat hayvanları
düşünmemiş. Yatacağı yeri sorunca hayvanlar “onunla yedin
içtin..Bizleri düşünmedin.. Geceyi nerde geçirirsen geçir!” Kız uykuya
dalınca yaşlı adam gelmiş.
Kafasını sallayarak kızı seyretmiş. Onu da mahzene indirmiş.
Üçüncü gün sabah oduncu karısına demiş ki bugün bana yemeği küçük kızla gönder! Bu çocuk her zaman usludur, söz dinler.
Herhalde dosdoğru yoluna gidecek, öbür haylaz kardeşleri gibi ormanda
dolaşıp durmayacak!” Fakat annesi bu kızını da göndermek istemiyormuş.
“En sevgili yavrumu da mı yitireyim?” demiş.
Adam da “merak etme, kız yolunu şaşırmaz! Bu kez bezelye götüreceğim.
Yollara serpeceğim. Bunlar mercimekten daha iridirler. Ona yolu
gösterirler.”
Fakat kız kolunda bir sepetle yola çıktığı zaman kuşlar bezelyeleri
yiyip bitirmişlermiş. Kızcağız nereye gideceğini şaşırmış. Üzüntü
içindeymiş.
Babasının acıkacağını, yiyecek bir şey bulamayacağını, gecikirse anneciğinin merak edeceğini düşünüyormuş.
Sonunda ortalık kararınca uzaktaki ışığı görmüş. Ormandaki evin yanına
varmış. Geceyi orada geçirmesini güler yüzle rica etmiş. Ak sakallı
adam yine hayvanlara sormuş “güzel tavuk; güzel horoz, alacalı güzel
inek!
Ne dersiniz buna siz.?” Onlar da bir ağızdan “bizce uygun” demişler!
Bunun üzerine kız, önünde hayvanların yattığı sobaya doğru gitmiş.
Tavukla horozun parlak tüylerini okşamış. Alaca ineğin alnını hafif
hafif kaşımış. Yaşlı adamın isteği üzerine güzel bir çorba pişirmiş.
Tasa koymuş. Sofraya getirmiş. Sonra “ben karnımı doyururken bu
hayvancıklara hiçbir şey yok mu? Dışarıda her şeyden bol bol var. Önce
onlara yiyecek getireyim” demiş. Dışarı çıkmış; arpa getirerek tavukla
horozun önüne serpmiş. İneğe de bir kucak dolusu güzel kokulu saman
vermiş: “Afiyetle yiyin sevgili hayvanlar! Susadığınız zaman içersiniz
diye size serin su da getireyim” demiş. Bir kova su getirmiş. Tavukla
horoz hemen kovanın kıyısına sıçramışlar, gagalarını suya daldırmışlar;
sonra kafalarını havaya kaldırmışlar. Böylece su içmeye başlamışlar.
Alaca inek de bu sudan kana kana içmiş. Hayvanlar yemlerini yiyince
kız, yaşlı adamın yanına giderek sofraya oturmuş. Ondan artan yemekleri
yemiş. Çok geçmeden tavukla horoz başlarını kanatları arasına sokmaya
başlamışlar. Alaca inek de gözlerini kapamış. Bunun üzerine kız “artık
ben de dinlenmeliyim” demiş. Kız merdivenlerden çıkmış, yatağı
düzeltmiş, tertemiz örtüler örtmüş. İşi bitince yaşlı adam gelmiş,
yataklardan birine yatmış. Ak sakalı ayaklarına kadar uzanıyormuş. Kız
ikinci yatağa girmiş, duasını etmiş, uykuya dalmış. Küçük kız gece
yarısına kadar rahat bir uyku uyumuş. Fakat ondan sonra evin içinde bir
karışıklık olmuş. Evin köşe bucağından gıcırtılar, çıtırtılar
duyuluyormuş. Kapılar kendiliğinden açılıyor, duvarlar
yumruklanıyormuş. Tavanın kirişleri yerlerinden fırlayacaklarmış gibi
büyük bir gürültü olmuş. Az sonra daha güçlü bir çatırtı duyulmuş. Bu
kez de evin damı çöker gibi olmuş. Sonunda her yanı yine sessizlik
kaplamış. Keza hiçbir şey olmamış. Yattığı yerden kımıldanmamış, yine
uykuya dalmış.
Sabahleyin ortalık aydınlandıktan sonra uyandığı zaman bir de ne görsün?
Kendisi büyük bir salonun ortasında yatıyormuş. Kız sanki bir
saraydaymış. Duvarlarda yeşil ipekten fon üzerinde altından çiçekler
fışkırıyormuş. Yatak fil dişindenmiş.
Üstündeki yorgan kırmızı kadifedenmiş. Yanındaki bir sandalyenin
üzerinde incilerle işlenmiş bir çift terlik duruyormuş. Kız bunları
düşte gördüğünü sanmış. Fakat içeriye çok şık giyinmiş üç uşak girmiş.
Ne gibi buyrukları olduğunu sormuşlar. Kız “gidin, şimdi yataktan
kalkacağım, yaşlı adama çorba pişireceğim. Güzel tavukla güzel horoza,
alacalı güzel ineğe de yem vereceğim.” Kız yaşlı adamın kalktığını
sanıyormuş. Onun yatağına bakmış. Fakat yatakta yaşlı adamın yerine
yabancı bir erkek yatıyormuş. Dikkatle bakınca bu adamın hem genç, hem
de güzel olduğunu görmüş. Adam uyanmış. Yatakta doğrulmuş “ben bir
prensim demiş, kötü bir cadı beni ak saçlı, ak sakallı bir yaşlı
kılığına sokarak ormanda yaşamaya zorlamıştı.Bir tavuk, bir horoz ve
alacalı bir inek kılığında üç uşaktan başka hiç kimse benim yanıma
gelemiyordu. Eski durumuma dönmem için yalnızca insanlara değil;
hayvanlara da iyilik etmeyi seven, temiz yürekli bir kızın yanıma
gelmesi gerekti. İşte bu kız sen oldun. Cadının yaptığı tılsım, bu gece
yarısı senin yardımınla bozuldu. Eski orman kulübesi yeniden sarayıma dönüştü.”
Yataktan kalkınca prens üç uşağını kızın ana-babasına yollamış.
Onları düğüne çağırmış. Bu sırada kız “ama benim öbür kız kardeşlerim
nerede?” diye sormuş. Oğlan yanıt vermiş: “Onları mahzene kilitledim.
Sabahleyin ormana götürülecekler. Kötü huylarını düzeltinceye, zavallı
hayvanları aç bırakmayıncaya kadar bir kömürcüye hizmetçilik edecekler!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://superforum.coolbb.net
 
Yoksul Oduncu
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Süper Forum :: Yaşam ve Eğlence :: Hikayeler-
Buraya geçin: